MATEMATİKSEL DÜŞÜNME BECERİSİ NEDİR VE NASIL GELİŞTİRİLİR?
Matematiksel düşünmenin oldukça önemli olduğu ve
matematik öğretimin ana hedefini oluşturduğuna dair
görüşler pek çok uluslararası akademik araştırma ve resmi
kuruluş tarafından dile getirilmektedir (Örneğin: NCTM:
Amerika Ulusal Matematik Öğretmenleri Konseyi, NCETM:
Matematik Öğretiminde Ulusal Mükemmeliyet Merkeziİngiltere, PISA: Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı-OECD). Heyecan verici olarak tanımlanan ve alanda dikkat çeken
Keith Devlin’in yazdığı “How Mathematical Thinking Evolved
and Why Numbers Are Like Gossip” adlı kitapta önemli bir
iddia yer almaktadır. Devlin herkesin “matematik geni” [burada “gen” metaforik
olarak kullanılmaktadır gerçek anlamda DNA’da bulunan bir
gen kastedilmemektedir] olduğunu savunur. Yani, herkesin
matematiksel düşünme için doğuştan bir kapasitesi vardır.
Devlin bu kapasitenin,
-- Sayı duyusu,
-- Soyutlama ile başa çıkma yeteneği,
-- Neden-sonuç ilişkisi duygusu,
-- Mantıksal akıl yürütme yeteneği,
-- Olguların ya da olayların nedensel bir zincirini inşa etme
ve de takip etme yeteneği dâhil olmak üzere bir dizi temel
özellikten oluştuğunu öne sürmektedir.
THINKER MATH
Sıralanan yeteneklerin gücü insandan insana farklılık
gösterebilir, fakat herkeste bulunmaktadır. Bu nedenle, bir
disiplin olarak matematiğin gelişimi, insanda doğal olarak
var olan muazzam matematiksel kapasitenin doğal bir
sonucudur (Devlin, 2000). Dolayısıyla her insan matematiksel düşünmeye sahiptir ancak
bunu istenen düzeyde geliştirmek ve sergilemek için daha fazla
şeye ve öğrenme desteğine gereksinim duymaktadır.
Günümüzde bir takım eklemeler daha yapılarak matematiksel
düşünme,
* Tahmin edebilme,
* Tümevarım,
* Tümdengelim,
* Betimleme,
*Genelleme,
* Örnekleme,
* Biçimsel ve biçimsel olmayan akıl yürütme,
* Doğrulama ve benzeri karmaşık süreçlerin bir birleşim
kümesi olarak da tanımlanmaktadır (Liu Po-Hung, 2003).
Literatürde matematiksel düşünme üzerine diğer kaynakları
taradığımızda görsel, analitik ve kavramsal olmak üzere üç
eğilim göze çarpmaktadır. Borrome-Ferri’nin (2003)
tanımlamasına dayanan bu yaklaşımlardan ilki olan görsel
yaklaşım eğilimliler grafiklerle, şekillerle, çizelgeler ve
resimler ile/üzerine düşünmeyi tercih etmektedir. Analitik
yaklaşım eğilimliler sembolik olarak düşünmeyi temsil
ederken kavramsal yaklaşım eğilimliler sınıflandırma ve
soyut düşünmeye meyillidir.
Bireyler matematiksel düşünme sürecinde bu eğilimlerden
sadece birine yönelebileceği gibi bu üç eğilimi bütünleştirerek
de sergileyebilirler. Bireylerin çok yönlü gelişimlerini
desteklemek için matematik ile ilgili problemler ve sorunlar
üzerine düşünürlerken bu üç yaklaşımı hatta daha da fazlasını
sergilemelerini sağlamak önemlidir. Bizler ThinkerMath ekibi
olarak matematiksel düşünme üzerine daha derin araştırmalar
yaptık ve kendi yaklaşım biçimimizi geliştirdik. ThinkerMath
bümyesinde verdiğimiz ürün ve hizmetleri bu yaklaşım
sonucunda ortaya çıkan kavramsal çerçevemize göre planladık
ve kurguladık. Bizler öğrencilerimizin gerek matematiksel
yeterliliklerini gerekse matematiksel düşünme sürçlerini geniş
bir ana ve alt eğilim ağı kapsamında ölçmeyi ve desteklemeyi
hedeflerdik.
Çalışmalar, bireylerin matematiksel düşünmesinin sürekli
geliştirilmesi gereğini vurgulamaktadır (Blitzer 2003). Bu
durum uygun ortamların sağlanması ve geliştirilmesi gereken
yönlere daha fazla odaklanılmasıyla mümkün olacaktır. Uygun
ve özgür bir öğrenme ortamı bireyin düşünce üretimine katkı
sağlayacaktır. Mason (1985) matematiksel düşünmeyi
destekleyen bir ortamın olmazsa olmazlarını, sorgulamaya
uygunluk, düşündüğünü söyleme rahatlığı ve karşı çıkma
güvencesi olarak sıralamaktadır. Dolayısıyla uygun ve esnek
bir ortam matematiksel düşünmeyi desteklerken bu
düşüncelerin analiz edilmesi ve geliştirilmesi yönünde
çalışmalar da bireylerin matematiksel düşünmesini daha
ileriye götürecektir.
Matematiksel düşünmeyi kazandırmak farklı deneyimleriyle
karşılaştırmayı gerektirir. Öğrencilere ne kadar geniş bir
yelpaze sunulursa o kadar iyi olacaktır. Klasik işleyişler ve
geleneksel sorularla -ki bu zor ya da kolay olabilir hiç fark
etmez- matematiksel düşünme kazandırmayı beklemek biraz
zordur.
Tek tip soru çözme sistemi yerine öğrencileri gerçek yaşam
durumlarına dayalı özgün problemlerle karşılaştırmak, görsel,
analitik, kinestetik ve stratejik düşünmeyi gerektiren
soru/oyun/durumlarla uğraştırmak gerekir.
ThinkerMath olarak bu bağlamda hedefimiz matematik
düşünürlerini destekleyen bir yapı tasarlamak ve bunu
yaşayan bir hale dönüştürmektir. Diğer girişimlerin aksine
sadece tek yönlü içerik ve dar bir yapı altında beceriler
kazandırmak bizim hedefimiz değildir.
ThinkerMath içeriğinde öğrenciyi çok yönlü destekleyecek
etkinlikler barındırır. ThinkerMath ile öğrenciler çoktan
seçmeli sorular, açık uçlu problemler, problem oluşturma
çalışmaları, tahmin yapma, aparat kullanma problemleri,
kavram karikatürleri gibi öğrenme araçlarına dayalı sorular ve
çok çeşitli matematik yapma etkinlikleri ile karşılaşır.
Matematiksel yeterlilik ölçümleri sonrasında tüm alanlara
ilişkin mevcut analizlerini görür ve faklı alanlara ilişkin ölçme
sonuçlarına dayalı olarak kendini değerlendirme fırsatını
yakalar. Öğrenme fasikülü ve küçük kitaplar aracılığıyla
matematiksel okuma, araştırma ve incelemeler yapar.
Pek çok akademik içerik ile tanışır ve matematiksel bilgi,
tutum ve becerilerini geliştirmeye dönük kaynaklar elde eder. Matematik düşünürlerini desteklemek umuduyla …
PROBLEM NEDİR, NE DEĞİLDİR ?
Matematik öğretimin okul yıllarında öğretiliyor olmasının en temel sebebi öğrencilere problem kurma ve problem çözme becerisi kazandırmaktır. Bu iki beceriye zemin oluşturan problem kavramını anlayabilmek için aslında üç temel kavrama birlikte bakmak daha yararlı olacaktı, örnek, alıştırma ve problem. Literatürde bu üç kavrama dair yapılmış araştırma, yazılmış ve yayınlanmış eserlerin sayısı azdır. Hatta zaman zaman bu kavramların birbiri ile karıştırıldığı görülmektedir. Problemin ne olduğu ya da ne olmadığı ortaya konulurken örnek, alıştırma ve problem kavramlarının açıklanmasında yarar vardır. ÖRNEK: Örnek için çeşitli tanımlar vermek mümkündür. Bunlardan bazıları; o Daha önce deneyimlerle elde edilmiş bir durumun bir başka durumla karşılaştırılmasıdır. o Herhangi bir konuda o konunun açıklanmasında önderlik teşkil edecek basit açıklamadır. o Konunun arkasından, o konu ile ilgili olan benzer sorulardır. Yani bir kavram verildiğinde arkasından o kavramın daha açık bir şekilde öğrenciye gösterilebilmesi için verilen sorulardır. Kısaca örnek için, sunulan bilgilerin uygulamasını gösteren ileri düzeyde zihinsel beceriler gerektirmeyen, verileni tekrar etme uygulamalarına dayanan yapılardır diyebiliriz. THINKER MATH ALIŞTIRMA: Alıştırma kavramına yönelik de bir dizi açıklama yapmak mümkündür. o Belirli soruların çözüm yollarının bulunması konusunda yapılan pratiklere denir, o İşlenen konuyla ilgili bolca çalışma yapmaktır. o Öğretmenlerin ya da kitapların öğrenci ile çözüm adımını gerçekleştirilmesini istediği örneğin biraz daha ileriye taşındığı soru biçiminde düzenlenmiş halidir. o Konu işlenip, kavramlar verildikten sonra örneklerin ardından bunların derlenip toparlandığı yani bir şekilde pekiştirildiği yapılardır. o Öğrencinin kendi kendine küçük çapta da olsa bir deneme yapması gerektiğinde verilen soru ifadelerine alıştırma denebilir. PROBLEM: Problem deyince akla, çoğunlukla matematik ders kitaplarından elde edilen bir anlayışla, konu sonlarında verilen ve güç olan sorular gelmektedir (Heddens ve Speer 1997). Örneğin, “Aralarında 140 km mesafe olan iki bisikletli karşılıklı yola çıkıyorlar. Birincinin saatteki hızı 15 km dir ve bu iki bisikletli 5 saat sonra karşılaşıyorlar. İkincisi bisikletlinin saatteki hızı kaç km dir?” gibi. Problem kavramı burada sözü edilenden daha geniş bir anlama sahiptir ve problemin matematikle ilgili olması şart değildir. Problem kavramıyla ilgili verilen birkaç tanım şöyledir. THINKER MATH 1. John Dewey problemi, insan zihnini karıştıran, ona meydan okuyan ve inancı belirsizleştiren her şey olarak tanımlamaktadır. Problem, bu şekilde, zihni karıştıran ve inancı belirsizleştiren şeyler olarak alındığında problemin çözümü, belirsizliklerin ortadan aldırılması demek olur. 2. Problem zor ya da sonucu belirsiz bir sorudur. Araştırma, tartışma ya da bir düşünme meselesidir. Zihin egzersizi gerektirir. 3. Problemle ilgili başka bir tanım Charles ve Lester tarafından verilmektedir. Bu tanıma göre problem, a) Karşılaşan bireyin çözme ihtiyacını duyduğu veya çözmek istediği, b) Çözümü için birey tarafından hazır bir yolu bilinmeyen, c) Bireyin çözmeye kalkıştığı veya giriştiği bir iştir. Yukarıdaki tanımlar analiz edildiğinde bir durumun problem olması için insan zihnini karıştırması, karşılaşılan durumun yeni olmasını ve bireyin bu durumla daha önce karşılaşmamış olmasını gerekliği anlaşılmaktadır. Yukarıda sıralanan tanımlar problemin 3 temel özelliğini ortaya koymaktadır Bunlar; (1) Problem, karşılaşılan kişi için bir güçlüktür. (2) Problem kişinin çözmek için ihtiyaç duyduğu bir durumdur. (3) Kişi problem durumla daha önce karşılaşmamıştır ve çözmek için önceden bir hazırlığı yoktur. THINKER MATH Her gün çıkıp işine arabasıyla aynı yoldan giden bir kimse, ilk gün problem çözmüştür. Ondan sonraki gidişlerinde bir problem çözüyor olamaz; çünkü ilk günden sonraki gidişlerinde karşılaştığı yeni durumlar yoktur. Ama her gün kullandığı yolun kapalı olduğunu görüp başka bir yol bularak işine gidebilen kimse yine bir problem çözmüştür. O halde, bir problemin problem olabilmesi için, kişiye yeni gelen, ilk defa karşılaştığı bir durumun olması gerekir. Problemi bu şekilde anladığımıza göre, açıktır ki, bir birey için problem olan durum başka bir birey için problem olmayabilir; çünkü bu durum ile bazı bireyler daha önce karşılaşmış oldukları halde bazıları karşılaşmamıştır. Yeni bir problemin var olan bir problemin verilenleri veya istenenleri değiştirilerek, istenenlerin çeşidini ve zorluk derecesi değiştirerek ya da probleme yeni bilgiler ekleyerek mümkün olabilir. Bu durumu kısaca bağlamı değiştirmek olarak ifade edebiliriz...
PROBLEM ÇÖZMEYİ ÖĞRENMEK NEDEN ÖNEMLİDİR ?
İnsanı, yaradılışından günümüze kadar canlılar arasında en üstün kılan özelliklerin başında, düşünebilme gücüne sahip olması gelmektedir. Düşünme, insanın, gereksinimlerini karşılayıp yaşamını devam ettirmesinde ve aynı zamanda ileri zihinsel aktivitelerin gerçekleştirilmesinde hem başlatıcı hem de devamlılığı sağlayan bir etkiye sahip olması yönüyle oldukça önemlidir. Düşünme eyleminin, en yoğun kullanım alanlarından biri de problem çözme aktivitesidir. Matematiğin, insanoğlu tarafından yaratılıp günümüze değin serüveninde belki de en fazla bu iki ögenin yani düşünme ve problem çözmenin görev yaptığı söylenebilir. İlk insan topluluklarının, çevrelerindeki varlıkların azlık-çokluk ilişkileri, bu ilişkilerin birbirleri ile karşılaştırılması gereksinimlerini doğuran problemler, çakıl taşlarının kullanımı ile rakamların ve sonrasında sayıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Benzer şekilde, Mısır’da Nil nehri kıyısındaki taşkınların sonucunda tarla ve bahçe sınırlarının yeniden ve doğru olarak belirlenmesini gerektiren problemleri çözmek geometrinin ortaya çıkması sağlanmış ve merak ile beslenen düşünme zincirleri sonucu matematik kendi kimliğini ve içyapısını oluşturmuştur. Günümüzde, pek çok bilim dalının, çalışma alanında yer alan bilgilerin, matematiksel bilgiler ile ilişkilendirilme düzeylerine göre önem kazandığı bilinmektedir. Kaynağını bu düşünceden alan, gelişmiş pek çok ülkede matematik öğretim programlarında problem çözmeye ayrılan yerin arttığı ve bu alandaki araştırmalar ile de problem çözmenin öneminin merkeze taşındığı görülmektedir. Peki, bu durumun sebebi ne olabilir? Yani problem çözmeyi öğrenmek neden önemlidir? THINKER MATH İnsanlar yaşamlarını sürdürürken pek çok problemle karşı karşıya kalırlar. Bu problemlerin sebepleri ne olursa olsun, büyük çoğunluğu çözüm gerektirir. Problemleri çözmek bir yandan bireylere haz ve mutluluk verirken bir yandan da bireysel ve toplumsal gelişmeleri de beraberinde getirir. O halde, tüm problemler için olmasa da en azından problemlerin önemli bir bölümü için; · Problemin nasıl çözülebileceğinin, · Çözüm sürecinde hangi işlem basamaklarına uyulması gerektiğinin, · Hangi stratejilerin kullanılabileceğinin bilinmesi bireylere problemlerle baş etmede yol gösterici bilgiler sağlayacaktır. Elbette problem çözme becerisine yönelik farklı bakış açılarına bağlı olarak farklı incelemeler, listelemeler ve öneriler sunmak mümkündür. Ancak problemin türü, problem ile karşılaşılan alan ne olursa olsun, genel anlamda doğru ve kullanışlı bilgilere ulaşmak söz konusu olduğunda en önemli kaynağın matematik yani matematikte problem çözme olacağı açıktır. Bu durum matematiğin içyapısı, ortaya koyduğu bilgi türleri, bilim ve teknolojinin gelişiminde oynadığı rol ile doğru orantılıdır. Burada belki şu örneği vermek yararlı olacaktır: Herhangi bir marka ve modeldeki bir kara taşıtını kullanabilmek için ehliyet alan bir kişi gerekli sınavları ve uygulamaları başarı ile tamamladıktan sonra artık markası ve modeli ne olursa olsun aynı sınıftaki pek çok otomobili rahatlıkla kullanabilecektir. Ancak üst sınıflarda yer alan araçları kullanabilmesi için, yeni bir eğitim sürecine ve yeni bir ehliyete gereksinim duyacaktır. Ancak ağır vasıta ehliyeti alan ve kullanmada tecrübe kazanan bir birey kara taşıtları içerisinde tüm sınıflarda yer alan pek çok marka ve modeldeki aracı kullanabilmektedir. Bu durum, ağır vasıta araçlarını kullanabilme için teknik ve uygulama açısından, araç kullanımına ilişkin daha çok detayın bilinmesi ve bu araçları kullanmanın diğer araçları kullanmaya göre daha üst düzey davranışları sergilemeyi gerektirdiğinin herkes tarafından kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. THINKER MATH Matematiğin, konu alanında yer alan problemler ve çözümü için ortaya konulacak veriler bir anlamda ağır vasıta ehliyeti almak olarak nitelendirilebilir. Yani matematik öğrenme sürecinde karşılaştığımız problemler ve problem çözmek için deneyimlediğimiz yol ve yöntemlerin bir yandan problem çözme için bize en uygun zemini sağlarken bir yandan da zihnimizi (en) optimal durumlara hazırlamaktadır. O halde bu makalenin başlığını oluşturan “problem çözmeyi öğrenmek neden önemlidir?” sorusuna verilecek genel cevap; yaşamda karşılaşacağımız problemlerin üstesinden gelebilmektir. Bu cevabın kapsamı genişletmek için şunu da ifade edebiliriz; Bilim ve teknoloji gibi alanlarda yaşamdakilerden daha ileri ya da zor denebilecek problemler ile karşı karşıya kalınmaktadır. Söz konusu problemleri çözebilmek için gerekli olan metodolojik (yani yol yöntem bilgisi) kökler yine okul yıllarında matematik derslerinde edinilen zihinsel deneyimlere dayanmaktadır....
MATEMATİKTE BAŞARILI OLMANIN TEMEL ADIMLARI
Matematik dersinde başarılı olmanın birçok faktöre bağlı olduğu söylenebilir. Kişisel, toplumsal, ailesel, sosyo-ekonomik, öğrenme ortamı, kaynaklar ve öğretmen gibi faktörlerin matematik dersinde başarıda önemli faktörler olduğu belirlenmiştir. Bu yazıda özellikle kişisel faktörler yani öğrenci odaklı etkenler üzerinde durulacaktır. “Herkes matematik öğrenebilir” sloganı ülkemizin matematik öğretim programlarında yansımalarının olduğunu görmekteyiz. İlk bakışta buradan her bireyin ya da öğrencinin matematik eğitimi ile üst düzey kazanımlara sahip olacağı yönünde bir beklenti içerisinde olmaktayız. Ancak ülkemizdeki yerel sınavlar ve uluslararası sınavlardaki matematik ile ilgili sonuçlara baktığımızda bu hedefleri yakalayamadığımız görülmektedir. O zaman, şu soru akla gelmektedir: “herkes matematik öğrenemez mi?” Bu doğrultuda kendimize aşağıdaki şu soruları da sormamız çok daha gerçekçi ve mantıklı olacaktır. T THINKER MATH · Herkes hangi matematiği öğrenecek? · Herkes nasıl matematik öğrenecek? · Herkesin öğreneceği matematik aynı ya da farklı mı olacak? · Herkesin matematiği öğrenme yetenekleri benzerlik ya da farklılık gösterir mi? · Herkesin matematiği öğrenme stilleri nasıl olmalıdır? Yukarıda verilen sorular açıkçası çok ta kolay cevaplayamadığımız sorular gibi görünmektedir. Çünkü bireylerin tek tip öğrenme şekli olmadığı ve farklı yetenek kombinasyonlarının olduğu bilinmektedir. Bu doğrultuda, öğrencilerin yeteneklerinin ve öğrenme stillerinin matematiği öğrenme bağlamında önemli bir faktör olarak görülmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. “Bu öğrenci matematikte çok yeteneklidir. Ayşe bütün formülleri ezbere bilir. Oktay bütün dört işlem problemlerini zihinden yapar. Can bütün matematik problemlerinin çözüm yollarını bilir. Bu öğrenci matematikte bir dâhidir. Onun matematikte kafası çalışmaz. Müge matematiği hiçbir zaman yapamaz çünkü yeteneği yoktur. Matematik yeteneği doğuştandır, sonradan kazanılmaz.” Aile, toplum ya da okul ortamında yukarıda örnekleri verilen sözlerin birçoğunu duymaktayız. Ancak bu ifadelerin yani matematiksel yetenek ile ilgili söylemlerin doğruluk değerlerinin tartışmalı olduğu açıktır. Çünkü Gardner’ın çoklu zeka kuramında tanımladığı gibi yetenek zekanın belirteçleridir yani göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu kurama göre bütün çocukların farklı alanlarda yeteneklerinin olduğunu kabul etmemiz gerekir. T THINKER MATH Yani matematiksel zekâsı ya da yeteneği hiç olmayan ya da matematik diliyle sıfır ya da eksi olan bir öğrenci yoktur. Bunun yanında her öğrencinin matematik alanında yeteneği vardır ancak bunun düzeyi, kapsamı ve davranış boyutundaki yansımaları farklı olabilmektedir. Matematik alanında üstün yetenekli bir öğrencinin aynı zamanda, görsel-uzamsal, ritmik-müzikal ya da bedensel-kinestetik yeteneklerinin de üst düzeyde olabileceğini görebiliriz. Başka bir anlatımla, bireylerin tek bir yetenek türüne sahip olmadıklarını kabul etmeliyiz. Bu açıdan öğrencilerimiz matematiksel yeteneklerinin yanında diğer yeteneklere de sahiptirler ve bu yetenekler birbiri ile etkileşim halindedir. Bu doğrultuda, öğrencilerin farklı türlerde ve düzeylerde matematik yetenekleri vardır. Öğrencilerin matematiği öğrenme-öğretme sürecinde sahip olduğu matematiksel yetenekleri üst düzeyine çıkararak öğrenmesini daha etkili ve kalıcı hale getirmek mümkündür. Matematiği öğrenme ile ilgili söylemlerimizin birçoğunda aşağıdaki cümlelere birçoğumuz şahit olmuşuzdur. “Matematiği ezberleyerek öğrenebilirim. Formülleri, kuralları ezberlemeden soruları çözemem. Yazarak, konuşarak ve çizerek matematiği daha iyi öğrenebilirim. Sabah saatlerinde çalışmak matematik için daha elverişlidir. Müzik dinleyerek matematik çalışmayı tercih ederim. Arkadaşımla tartışarak problem çözmeyi severim. Yemek yemeden matematik çalışamam.” Yukarıda matematiği öğrenme biçimleri ile ilgili birçok söylemden bazıları bizim için doğru bazıları ise yanlış olabilir. T THINKER MATH Ancak bunların için de herkes için doğru ya da yanlış diye sınıflandırma yapmak doğru değildir. Çünkü her bireyin bir öğrenme stili vardır. Matematik dersinde de öğrenciler kendilerinin en kolay öğrendiğine inandıkları yol, yöntem ve tercihleri benimserler. Öğrenme stili tercihlerimizde diğer öğrenenler ile benzerlikler ya da farklılıklar olabilmektedir. Bu doğrultuda bireylerin kendi öğrenme stillerinin farkında olması arzu edilen bir durumdur. İlk sayfada “herkes matematik öğrenebilir” sloganı ile sorduğumuz sorulara bir açıdan yaklaştığımızı söyleyebiliriz. Çünkü bu sloganı, “herkesin öğrenebileceği bir matematik vardır” şeklinde anlamamız ve uygulamamız gerekir. Burada bireylerin sahip oldukları matematiksel yetenekler kapsamında öğrenebileceği birçok matematiksel bilginin olduğunu çıkarabiliriz. Yeter ki bizler matematik ve diğer alanlardaki sahip olduğumuz yetenekleri birleştirerek en üst düzeyde yararlanma için çaba gösterelim. Diğer önemli bir husus ise, matematiği öğrenirken tercih ettiğimiz yol, yöntem ve yaklaşımların farkında olalım. Matematik öğrenirken hangi öğrenme stillerini tercih etmeliyim ve neden gibi sorular üzerinde düşünelim. Öğrencilerin matematiği etkili ve kalıcı şekilde öğrenebilmeleri yani başarılı olabilmeleri için öncelikle kendilerini tanımaları ve kendi özelliklerinin farkında olmaları önemli bir başlangıç olabilir. Matematikte başarılı bir öğrenen olma yolunda öncelikle kendi matematiksel yeteneklerimizin farkında olmaya ve bu yeteneklerimizi üst düzeyde kullanmaya çaba gösterelim. Ayrıca matematiği öğrenirken tercih ettiğimiz öğrenme stillerini düşünelim ve bu tercihlerin öğrenmemize ne düzeyde etkileri olduğunu fark edelim....
MATEMATİK VE YAŞAM ARASINDAKİ KÖPRÜ: MATEMATİKSEL MODELLEME
Birçoğunuz için zihinlerinizi kurcalayan önemli sorulardan biridir “Matematik benim ne işime yarayacak?” sorusu. Çoğu zaman çok basit ve bir o kadar da anlamsız yanıtlar gelebilir aklınıza. “Okulda veya sınavlarda başarılı olmak” gibi matematiği değersizleştiren bir yanıt daha bulmak inanın ki oldukça güçtür. Birçok matematikçi için gerçekte matematik demek yaşamak demektir. Peki, matematiğin değeri sadece matematikçiler için mi vardır? Tabi ki matematik herkes için değerli ve herkes için gereklidir. Şimdi bir günlüğüne matematiği yaşamınızdan çıkardığınızı düşünelim. Hayal edebildiniz mi ne kadar zor bir gün geçireceğinizi? Matematiği hiç kullanmadan bir gün geçirmek gerçekten zordur. Bunu sadece zamanı belirleme, gideceğiniz yerler hesaplama, yapacağınız alışverişler için masrafları hesaplama ile sınırlandırmayın. Evet, belki de aklınıza ilk gelen örneklerde matematiği doğrudan sayma ve hesaplama aracı olarak düşündünüz. Ancak daha da ötesi problem çözme, sistematik düşünme ve karşılaştığınız durumlara ilişkin mantıklı kararlar verme gibi beceriler aslında yaşamınızı sürdürmek için gereklidir. İşte bu noktada karşınıza matematik ve yaşam arasında bir köprü görevi gören matematiksel modelleme çıkar. Matematiksel modelleme yaşamımızda karşılaştığımız ya da karşılaşma olasılığımızın yüksek olduğu problemleri matematiksel yöntemlerle çözmeyi ve matematiksel sonuçları gerçek yaşam bağlamında yorumlamayı ve doğruluğunu tartışmayı gerektirir. Hiç gitmediğiniz bir yere seyahate çıkma, şartlarınıza uygun bir evi kiralama, kitaplarını okumaktan büyük haz aldığınız yazarın kitaplarını yapacağınız planlama ile harçlığınızı da dikkate alarak nasıl tamamlayacağınızı düşünme, başarılı bir futbolcu olmak için oynayacağınız bölgeye bağlı taktikleri geliştirme, cumadan pazartesiye verilen tüm ödevlerinizi ve günlük aktivitelerinizi sıkılmadan planlama gibi birçok durum doğrudan matematiksel modellemenin ilgi alanına girer. THINKER MATH Bu ve benzeri birçok problem için başlangıç noktası gerçek yaşamdır. Gerçek yaşamdaki karşılaştığınız bu gibi problemleri çözmek için problemleri sadeleştirme ve nelerin gerekli olduğu/olmadığını ortaya çıkarma, hangi değişkenlerin önemli olduğunu anlama, değişkenlerin ilişkisini düşünme ve matematiğin hangi alanının/alanlarının bu problemi çözmek için kullanılabileceğini belirlemek sonraki aşamayı oluşturur. Matematiksel bilgilerinizi ve yöntemleri değişkenleri ilişkilendirmek için kullanmalı ve düzeyinize göre bir grafik, bir tablo, bir işlem, bir örüntü, bir kural vb. matematiksel modeller oluşturmak gerekir. Matematiksel sonuçları belirlemek için bildiğiniz işlemleri kullanarak bu modelleri çözmeniz olacaktır. Her ne kadar matematiksel sonuçlar oluşturmuş olsanız da bu sonuçlar her zaman gerçek yaşamda kullanılamayabilir ve yorumlama gerektirebilir. Örneğin bir problemin çözümünde otobüs sayısını hesaplarken 13,2 matematiksel sonucunu bulduğunuzu düşünün. Bu şekilde bir otobüs sayısının mümkün olmaması nedeniyle problemin bağlamına göre bunu 13 ya da 14 olarak alabilirsiniz. Örneğin belirli sayıdaki kişiyi taşımak için gerekli otobüs sayısını hesaplamalarınıza dayalı 13,2 olarak bulduysanız bunu 14 otobüs gereklidir şeklinde yorumlamanız gerekir. Ancak aynı sonucu bütçenize bağlı kiralayabileceğiniz otobüs sayısı probleminin çözümü olarak düşündüğünüzde bütçenizin en fazla 13 otobüse yetecek olduğu yorumunu yapmanız beklenir. Bu gibi yorumlarda bulunmak size yaşam için gerekli önemli becerileri de kazandırır. Matematiksel modelleme süreci varsaydıklarınızın, modellerinizin, çözümünüzün, işlemlerinizin, sonuçlarınızın ve yorumlarınızın doğruluğunu değerlendirme ile devam eder. Tatmin edici sonuçlar elde ettiyseniz gerçek yaşam problemini çözmüşsünüz demektir. Peki ya elde ettikleriniz sizi memnu etmediyse ve doğruluğundan emin değilseniz? O zaman haydi bakalım en baştan tekrar neleri yanlış düşündüğünüze odaklanarak sürece devam edin ta ki memnun olana kadar. Şimdi yapmanız gerekenler matematiği kullanarak çözüm ürettiğiniz gerçek problemlerinizi gözden geçirmeniz ve nasıl çözdüğünüz üzerine odaklanmanız. Matematiksel modellemenin matematik derslerinizin vazgeçilmezi olmasını dileriz....
YARATICI DRAMA İLE MATEMATİK ÖĞRETİMİ
İnsanoğlu, aklını kullanabilen ve kültürünü yeni kuşaklara aktarabilen tek varlıktır. Bu aktarım ise iletişim yoluyla gerçekleşmektedir. İletişim bireyin kendisini, çevresini ve toplumunu tanıması ve anlaması için gereklidir. Öğrenciler birbirlerini tanıdığı ve iletişime geçtikleri süreç içinde kalıcı öğrenmeler edinmektedirler. Etkili birer birey olabilmek eğitim-öğretim sürecinin temel bir parçasıdır. Önemli olan eğitim sürecinde kişiler arası iletişimi her zaman üst seviyede tutabilmektir. Çağdaş öğretim yöntemlerinden biri olan yaratıcı drama yöntemi etkili iletişimin sağlanmasına olanak tanımaktadır. Öğrencilerin öğrenmenin merkezinde olması, öğrenme sürecine bizzat katılması aktif öğretim yöntemleri ile gerçekleşmektedir. Aktif öğretim yöntemleri içinde öğrenciyi öğrenmenin merkezine alan, kendi öğrenme sorumluluğunu veren, grup ile çalışma becerisi kazandıran öğretim yöntemlerinden biri de “Yaratıcı Drama” öğretim yöntemidir. Yaratıcı drama birçok alanda kullanılabilen bir öğretim yöntemidir (Fulford vd., 2001). Son yıllarda eğitim-öğretim programlarında bir yöntem olarak yer alması dikkati çekmektedir. Yaratıcı drama; geleneksel eğitimöğretim anlayışının yetersiz kalması ve bireyi öğrenmenin merkezine alması ile programlarda önemli bir yere sahiptir. Eğitimde yaratıcı dramaya; öğrenenin aktif bir şekilde hem grup içi hem grup dışı etkileşimlerle işbirliği oluşturarak, keşfederek, sorgulayarak yaşantılara dayalı öğrenmeyi sağlayan bir yöntem olarak bakılabilir (Adıgüzel, 2010). Öğrenci merkezli gerçekleştirilen yaratıcı drama etkinlikleri, öğrencilerin bilgiyi yapılandırmalarına ve anlamlandırmalarına izin vermektedir (Jackson, 1997). Bilginin yapılanması için uygun öğretim ortamlarının tasarlanarak öğretim sürecine katılması gerekmektedir. Yaratıcı dramanın temeli oyundur. Oyun her yaş için gereklidir. Yaşamımızın her anında oyunsu süreçler ile karşı karşıya kalmaktayız. Matematiğin her basamağı aslında bir oyun içermektedir. Gökbulut ve Yücel Yumuşak’a (2014) göre, çocuk oyunla matematik öğretimi yapılırken hem temel bir ihtiyacını gidermiş olur hem de eğlenirken öğrenme fırsatı bulmaktadır. Yaratıcı drama yöntemi ile yapılan uygulamalar sonucunda öğrenciler; matematiğin önemini anlayarak, matematiği öğrenirken hem eğlenecek hem de kalıcı öğrenmeler elde edebilmektedir. Matematik yapısı gereği soyut prensipler ile çeşitli kuralları içermektedir. Soyut kavramların öğrenilme zorluğundan dolayı da matematik dersi öğrenciler tarafından pek sevilmemektedir. Matthews’e (1984) göre somut deneyimler soyut prensiplerin ve kuralların keşfedilmesini kolaylaştırabilir. Matematik öğretiminde somutlaştırma yapılması ve somut araçların kullanılması öğrencilerin akıl yürütme ve problem çözme süreçlerini kolaylaştırdığı için (Burns, 1996) bu zorlukların azaltılmasında ya da giderilmesinde faydalı olabilir (Kayhan, 2012). Umay’a (2002) göre oyunlar büyük ölçüde matematik, matematik ise bütünüyle oyundur. Oyunun matematik ile ilişkisinin son derece önemli olduğu süreçte öğrencilere oyunsu süreçleri içeren “Yaratıcı Drama Yöntemi” ile dersleri işlemek ancak yaşayarak anlatılabilir. Oyunun olduğu her yerde mutluluk ve başarı vardır. Saab (1987) matematiksel kavramları öğretirken bireyin role girmesi, müzik kullanımı gibi drama yönteminin bazı öğelerinin kullanılmasının hatırlamayı ve hafızada kalmayı kolaylaştırdığını belirtmektedir. Öğrenciler yaratıcı drama uygulamalarında öğrenmenin merkezinde oldukları için dersi ve işlenen konuyu hatırlamalarının kolay olacağı düşünülmektedir. Özellikle matematik öğretiminde öğrencilerin yaratıcı drama yöntemi ile öğretimi gerçekleştirmeleri kalıcı öğrenmelere yol açacaktır. Drama yaşantılarından edinilen deneyimlerden yola çıkılarak bir yaratıcı drama dersinin veya etkinliğinin yapılandırılmasında izlenmesi gereken aşamalar “Isınma-Hazırlık, Canlandırma ve Değerlendirme” dir (Adıgüzel, 2017). Isınma aşamasında, katılımcıların sürece alışmaları, birbirlerini tanımaları, duyularını kullanabilmeleri ve uyum sağlayabilmeleri açısından lider tarafından belirlenen oyunlar oynanmaktadır. Oyunlar katılımcıların birbirlerini tanımalarına ve etkili iletişim kurabilmelerine olanak sağlayacağı gibi kazanımlar ile ilişkili olacaktır. Canlandırma aşamasında, tüm yaşantıların, paylaşımların, değerlendirmelerin bireyde bıraktığı iz temel alınmaktadır. Katılımcılar ile kazanıma yönelik olarak çeşitli dramatik anları içeren canlandırmalar yapmalarına yönelik planlar canlandırma aşamasında hazırlanmalıdır. Değerlendirme aşamasında, ise kazanıma yönelik alternatif ölçme ve değerlendirme araçları ile sürece yönelik değerlendirmeler yapılmaktadır. Uygulanan planların sonunda katılımcıların duygu ve düşüncelerine yönelik paylaşımda bulunmaları sağlanmalıdır. THINKER MATH Oyun olmadan matematiği öğretmek güçtür. Öğrencilere matematiği sevdirmenin ilk yolu derslere oyunu entegre etmektir. Oyunsu süreçleri temel alan yaratıcı drama öğretim yöntemini uygulamak zor değildir. Matematik içinde pek çok oyunsal yan barındırır. Bu tür yanları keşfetmek ve deneyimlemek için matematik öğretiminde “Yaratıcı Drama Öğretim Yöntemi” önemli bir başvuru kaynağıdır. Canlandırma aşamasında, tüm yaşantıların, paylaşımların, değerlendirmelerin bireyde bıraktığı iz temel alınmaktadır. Katılımcılar ile kazanıma yönelik olarak çeşitli dramatik anları içeren canlandırmalar yapmalarına yönelik planlar canlandırma aşamasında hazırlanmalıdır. Değerlendirme aşamasında, ise kazanıma yönelik alternatif ölçme ve değerlendirme araçları ile sürece yönelik değerlendirmeler yapılmaktadır. Uygulanan planların sonunda katılımcıların duygu ve düşüncelerine yönelik paylaşımda bulunmaları sağlanmalıdır. Oyun olmadan matematiği öğretmek güçtür. Öğrencilere matematiği sevdirmenin ilk yolu derslere oyunu entegre etmektir. Oyunsu süreçleri temel alan yaratıcı drama öğretim yöntemini uygulamak zor değildir. Matematik içinde pek çok oyunsal yan barındırır. Bu tür yanları keşfetmek ve deneyimlemek için matematik öğretiminde “Yaratıcı Drama Öğretim Yöntemi” önemli bir başvuru kaynağıdır. Thinker Math Danışma Kurulu KAYNAKÇA Adıgüzel, Ö. (2010). Eğitimde Yaratıcı Drama. Ankara: Naturel Yayınevi. Adıgüzel, Ö. (2017). Eğitimde Yaratıcı Drama. 10. Baskı. Ankara: Pegem Akademi. Burns, M. (1996). How to make the most of math manipulatives. Instructor, 45–51. Fulford, J., Hutchings, M., Ross, A. & Schimitz, H. (2001). İlköğretimde Drama. (Çev. Leyla Küçükahmet, Hande Borçbakan, S. Sadi Karamanoğlu). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Gökbulut, Y., Yücel-Yumuşak, E. (2014). Oyun Destekli Matematik Öğretiminin 4.Sınıf Kesirler Konusundaki Erişi Ve Kalıcılığa Etkisi. Turkish Studies. International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Volume 9/2. 673-689. Ankara. Turkey. Jackson, C. L. (1997). Creative Dramatics as an Effective Teaching Strategy. 45p.; M.A. Thesis Project, University of Virginia. Kayhan, H. C. (2012). Türkiye’deki Drama Ağırlıklı Matematik Öğretimi Çalışmaları Üzerine Bir Değerlendirme. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(18), 97- 120. Matthews, G. (1984). Learning and Teaching Mathematical Skills. (Ed:Fontana, D.). The Education of The Young Child. Basil Blackwell Publisher Limited. Saab, J. F. (1987). The effects of creative drama methods on mathematics achievement, attitudes and creativity. (Unpuplished Doctor of Thesis). Morgantown/ West Virginia Univercity. may, A. (2002). Öteki Matematik. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,Sayı: 23, 275-281....